Cevap 7: Yenilenebilir enerji teknolojilerinin eş
zamanlı büyümesiyle artan enerji ihtiyacımız
karşılanabilir.

Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği açısından
elverişli bir coğrafî konuma ve iklimsel özelliklere sahiptir.

Başlıca yenilenebilir enerji kaynakları arasında hidrolik, biokütle, rüzgâr,
biyogaz, jeotermal ve güneş enerjisinin bulunduğu Türkiye’de
2009 yılı itibarıyla elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı
yalnızca % 19’dur.

Diğer taraftan, Türkiye’de yenilenebilir enerjininpayının artırılması genel olarak, hidroelektrik enerji yatırımları olarak anlaşılmaktadır. Söz konusu %19’luk yenilenebilir enerjinin payının %98’inin hidroelektrikten karşılandığı görülmektedir.


HES odaklı yenilenebilir enerji üretiminin önümüzdeki dönemde
de devam edeceği görülmektedir. Elektrik Enerjisi Piyasası ve
Arz Güvenliği Stratejisi Belgesi’nde “2023 yılına kadar teknik ve
ekonomik olarak değerlendirilebilecek hidroelektrik potansiyelinin
tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılması sağlanacaktır
ifadesi yer almaktadır.

Bu ifade “akan her damla suyu enerjiye dönüştürme” anlamına gelmektedir. Ancak bu yaklaşım, ülkemizin habitat, biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynaklarının korunması ve
dengeli kullanılması konusundaki önceliklerini, nehirlerin insana yönelik hizmetlerinin varlığını ve önemini göz ardı etmektedir.


Su kaynaklarımızdan elektrik üretimi için azami faydalanmak” yaklaşımı ile yapılmakta olan HES planlamaları, devletin doğa koruma ve doğal kaynakların dengeli kullanımı onusundaki yükümlülükleriyle çelişmektedir.

HES odaklı bir yenilenebilir enerji üretimi yaklaşımının terk edilmesi ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin eş zamanlı büyümesine yönelik bir vizyon geliştirilerek bu çerçevede bir teşvik mekanizmasının ortaya konması gerekmektedir.

Diğer taraftan,
  – Alım teminatlarının yetersizliği,
  – Mevcut şebeke bağlantı kriterlerinin uygun olmaması,
  – Jeotermal arama çalışmalarının yüksek maliyeti, 
  – Yenilenebilir enerji ile doğa koruma hedeflerinin çelişebilmesi, 
  – Kaynaktan trafoya aktarım güçlüğü,
  – Araştırma geliştirme fonlarının yetersizliği,
  – Tüketicinin enerji kaynağını seçmesindeki zorluklar

gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinin önünde çeşitli zorluklar/kısıtlar mevcuttur. Bu kısıtları aşacak yasal ve teknik düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Bütün bunların yanı sıra, ülkemizde iletim ve dağıtım kayıpları 1980 yılından 2000 yılına kadar %12,2’den %19,4’ çıkmıştır. Enerji iletim ve dağıtım kayıplarının azaltılması için acilen önlem alınması gerekmektedir.

 

WWF Türkiye HES Raporu