Tarihçilere Sorular…
Prof. Dr. Faik Sarıalioğlu
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Of – Bayburt Güzergâhı, Tarihi “İpek Yolunun” Bir Kolu muydu?
Doğu Karadeniz Bölgesi’nin coğrafi özelliklerinden biri ve muhtemelen bu bölgenin tüm özelliklerini ana faktörü Doğu Karadeniz dağlarından doğarak kuzeydeki Karadeniz’e akan ırmaklar (dereler)’dir. Güney-Kuzey doğrultusunda derin vadiler oluşturan bu ırmaklar birbirinden 1000-1500 metreye ulaşan yükseltilerle ayrılırlar.

Doğu Karadeniz ırmaklarının oluşturduğu derin vadiler, sahilden iç kesimlere giden yolların da güzergahını oluştururlar. Dereleri izleyen yollar ve bu yollar üzerinde sık 5-10 km aralıklarla yerleşmiş çarşı ve pazarlar sosyal ve ekonomik yaşamın vazgeçilmez yapılanmaları idiler.

Çoruh nehri, Yeşilırmak’ın dalı Kelkit Çayı ve Harşit Deresi Karadeniz dağları arasında doğu-batı yönünde uzun mesafeler giden ve çok dar vadilerden geçen büyük akarsulardır. Bu akarsular boyunca yollar yoktur. Arazı derin boğazlar halinde sarp ve engebelidir. Örnek vermek gerekirse Çoruh Nehri üzerindeki Yusufeli ve Artvin yeni yapılan toplam uzunlukları 28 km’yi aşan 42 tünel ve toplam uzunlukları 2 km’ye yaklaşan viyadüklere aşılmış bir arazidir.

Tarihi İpek Yolu’nun önemli bir kolunun Trabzon’a ulaştığı bilinmektedir. Yol güzergahını gösteren tüm haritalarda yol Karadeniz’e Trabzon’da ulaşmaktadır. Mantık yolun bugünkü Erzurum-Bayburt-Gümüşhane-Zigana geçidi üzerinden Trabzon’a ulaştığını kabul etmektir. Ben tarihçi değilim. Yalnız bu yol hakkında da sağlam tarihi veriler olduğu kanaatinde değilim. Tarihçilere çağrımızdır bizi aydınlatsınlar.

Bizim sorumuz: Tarihi İpek Yolu’nun Karadeniz’e ulaşan bir kolunun Bayburt-Of arasında olup olmadığıdır. Bu düşüncemizi destekleyen güçlü veriler vardır.
1.Soğanlı Dağları üzerindeki Karlıca (Cumavank) yaylası arazisi içinden geçen yollar.
Uzaktan ya da yüksekten bakıldığında çimenlerden geçen bu yollar adeta Peru’nun Nazca düzlüklerindeki esrarı çözülmemiş çizgileri hatırlatırlar. Karlıca yaylası arazisinden geçen yüksek gerilim hattı büyük oranda bu çizgileri izlemektedir. Karlıca Yaylası arazisine Güney-Batı’da yer alan Karakaya bölgesinden girerler, Şehit Mezarlığı, Karlıca Yaylası Mezarlığı, Kurşun Kaya, Akbuhar sırtından Göller adı ile bilinen bölgeye ve Kavlatan yaylasına inerler. Sonraki güzergahını ben bilmiyorum. Yorumcuların katkısını bekliyoruz.

Sorumuz kervan yolu görünümlü bu alanların bir kervan yolu güzergahı olup olmadığıdır. Bu düşünce doğru ise bu kervan yolu asırlarca çok yoğun olarak kullanılmış olması gerekir. Bu da akla İpek Yolu’nun bir kolu olduğu düşüncesini getirmektedir.

2.Solaklı Deresi boyunca yerleşmiş hanlar.
Trabzon sınırları içinde Güneyden Kuzeye akan uzunlukları 40-70 km arasında değişen başlıca dereler;- batıdan doğuya doğru- Foldere, Kale Deresi, Değirmendere, Yanbolu Deresi, Karadere, Koha Deresi, Sürmene Deresi, Solaklı Deresi, Baltacı Deresi ve İyidere’dir. Rize il sınırları içinde de benzer dereler vardır. En önemlisi 1996 yılında “koruma alanı” statüsüne kavuşmuş Fırtına Deresi’dir.
Solaklı Vadisinde nehrin batısında yer alan yolu üzerinde geçmişte İşkenaz Hanları, Kücühol (Cumapazarı) hanları, Şarmaş Hanları, Hadi Hanları, Alçak Köprü Hanları, Çikolaş Hanları, Derebaşı Hanları adları ile bilinen hanlar bulunmakta idi. Bu hanların büyük bir kısmı 1929 sel felaketinden büyük zarar görmüş, karayolunun güzergahının değiştirilmesi nedeni ile kaderine terk edilmişlerdir (Hadi hanları gibi).
Bu hanların sadece yaylalara gidiş-geliş zamanlarında kullanılmadığı bilinmektedir. Of’a Karadeniz yolu ile getirilen Of’tan karaya çıkarılan tuz, şeker, tahıl, gaz ve diğer maddelerin kervanlar ile Bayburt’a, oradan da Anadolu’nun daha iç bölgelerine taşındığı iyi bilinmektedir.
Rahmetli dedem Koçinoğlu İsmail 1900’lü yılların ilk çeyreğinde burada kervancılık yapmıştır. Hanları iyi bilen yaşlılarımız vardır. Bu hanların da daha eski tarihlerde İpek Yolu ticareti için kullanılmış olduğunu düşünmekteyiz. Karadeniz Bölgesi’ndeki başka hiçbir dere kenarında bu şekilde han yapılanması yoktur.

3.Tarihi Of-Bayburt Karayolu.
Of’tan başlayan bu yol Solaklı’nın batı kolu Ogene Deresi’ni takiben Derebaşı’na çıkar. Burada adeta yol bitmiştir. Derebaşı’nda sarp Karadeniz Dağları bir dağın yamacına yapılmış 13 keskin virajlı bir yolla tırmanır, Demirkapı adlı bir sarp kayadan geçerek Heneke Çayırları’na oradan da Soğanlı Geçidi’ne ulaşır. Yolun yapımına ne zaman başlanıldığı tarafımızdan bilinmemektedir. Çok iyi bilinen nokta Derebaşı Virajları ve Demirkapı geçidinin 1916-1918 yılları arasındaki 22 aylık Rus işgali döneminde açıldığıdır. Ruslar parasını verdikleri köylüleri çalıştırarak bu yolu açmışlardır.
Yol 2014 yılında “www.dangerousroads.org” adlı bir internet sitesince dünyanın en tehlikeli yolu seçilmiştir. Alternatif yolların açılması ile uzun yıllar adeta terk edilmiş bu yol 22 Temuz 2018 tarihinde yapılan Doğa Yürüyüşü için hazırlanma sürecinde tekrar trafiğe açılmış ve bu yaz son 30 yılın en hareketli dönemini geçirmiştir. Yol Trabzon Valiliği tarafından Derebaşı’na yakın bir noktaya kadar asfaltlanmış durumdadır. Çalışmalar devam etmektedir. Bilgimiz dahilinde yolun Derebaşı Virajları ve Demirkapı Geçidi bölümleri asfaltlanmayacak tarihi dokusu ile korunacaktır.

Sorumuz Rus’ların bu güzergahı neden tercih ettikleridir? Çarlık Rusya’sı döneminde yapılan yolla ilgili Rus Askeri arşivlerinde yürütülecek ciddi bir çalışma ile “neden bu güzergah” sorusuna yanıt bulunabilir. Ruslar eski İpek Yolu güzergahını mı kullanmak istemişlerdir?

4.Derebaşı bölgesinde yaya yolu güzergahları.
Yukarıdaki resim Sami Ayan’ın arşivinden alınmıştır. Resimde sarı çizgilerle belirtilen yollara yaya yollarıdır. Virajların ortasında yukarıya çıkan yolu hiç görmedim. Sol taraftaki ırmağı izleyen kolu ise yerel dilde “köse- kestirme yol” adı ile bildiğimiz yoldur. Yaylarla göçlerde bu yolları kullanırdık.
Bu satırların yazarları tarihçi değildir. Tarihle amatör olarak ilgilidirler, Prof.Dr. Faik Sarıalioğlu Solaklı Vadisi’ni göreceli iyi bilen bir akademisyen tıp doktorudur.
İsteğimiz tarihçilerin bu yazımıza katkıda bulunmalarıdır. Düşüncemiz özellikle ırmak tipi HES’lerle ciddi şeklide tahrip edilmiş Solaklı Vadisi’nin en az Fırtına Vadisi kadar korunmayı hak ettiğidir.
Bitki örtüsü, faunası ve yaban hayatı ciddi şekilde araştırılmadan hele tarihi hiç okunmadan planlanan, CET raporlarına uyulmadan doğası katledilen Solaklı Vadisi bu acımasız tahribattan korunmalıdır.
Turizm adına mahvedilmiş Uzungöl, doğanın tahribinin açık hava müzesi olarak bugünkü haline bırakılmalı ve bugünü göremeyen yöneticilere ibret belgesi olmalıdır.
Saygılarımla,
Faik Sarıalioğlu.