Cevap 8: Hayır!
Korunan alanlar, doğal kaynakların ve ekosistemlerin sağladığı hizmetlerin sürdürülmesi açısından çok önemlidir. Ulusal ve uluslararası biyolojik çeşitlilik koruma stratejilerinin köşe taşlarını oluştururlar. Korunan alanlar, yoğun olarak insan kullanımına maruz kalan karasal ve denizsel alanlarda varlığını devam ettirmesi mümkün olmayan türler ve ekolojik süreçler için sığınak vazifesi görür.
Korunan alanların sağladığı temel ekosistem hizmetleri:
• Zengin biyolojik çeşitliliğin yanı sıra yeri doldurulamaz kültürel ve manevi değerlere sahiptirler.
• Acil insan çıkarlarına cevap verirler. İnsanlar (hem yakınındaki, hem de ülke çapında ve uluslararası) yabani türlerde bulunan gen kaynaklarından yararlanırlar.
• Rekreasyon imkânı sunarlar.
• Geleneksel ve hassas durumdaki insan toplulukları için hayati öneme sahiptirler.
• Hem daha temiz su kaynaklarının varlığını hem de su akışını sağlarlar.
• Deniz ve tatlı sulardaki balık üreme alanlarını korur ve çoğaltırlar.
• Yabani tahıl ürünlerini koruyarak ekinlerin çoğalmasını sağlar ve polenleşme hizmeti verirler.
• İnsanlar için sürdürülebilir gıda temin eder ve geleneksel ilaçlara erişim imkânı sağlarlar.
• Ekosistemlerde hastalıkların yayılımını yavaşlatırlar.
• Doğal afetlerin etkisini azaltmaya yardımcı olurlar; sel sularının dağılması için alan sağlar ve selin etkilerini doğal bitki örtüsü yoluyla azaltırlar. Toprak kaymasını önler ya da kayma meydana geldiğinde hızını keserler. Toprakta suyun tutulmasını sağlayarak kuraklık ve çölleşme sorununun etkisini azaltırlar. Yangına hassas alanların yangın tarafından işgalini engellerler.
Bu nedenlerden ötürü, korunan alanlar, koruma amacına uygun biçimde muhafaza edilmeli ve doğal yapısının tahribine ya da bozulmasına neden olacak her türlü insan müdahalesi engellenmelidir.
TÜRKİYE’DEKİ KORUNAN ALANLARIN ÜLKE YÜZ ÖLÇÜMÜNE ORANI %6
Ülkemizde korunan alanlar, ilgili mevzuata göre yönetilen; milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan alanlardan oluşur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre bugüne kadar farklı amaçlarla tesis edilmiş korunan alanların toplamı yaklaşık 4,6 milyon hektara ulaşmıştır ve ülke yüz ölçümünün yaklaşık %6’sına karşılık gelmektedir.
Ancak mevcut korunan alanlar step ve deniz ekosistemleri başta olmak üzere ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitlilik bileşenlerini yeterli düzeyde temsil etmemektedir. Diğer yandan, ülkemizin de taraf olduğu Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne göre Türkiye’nin 2020 yılına kadar aşağıdaki hedeflere ulaşması gerekmektedir.
• Doğal habitatlarının kaybını en az yarı yarıya azaltmak, mümkün olan yerlerde sıfıra indirmek.
• Karasal ve iç su alanlarının %17’sini, deniz ve kıyı alanlarının %10’unu korunan alan olarak ilan etmek.
• Bozulmuş alanların en az %15’ini koruma ve restorasyon çalışmaları ile geri kazanmak.
YÜRÜRLÜKTEKİ YENİLENEBİLİR ENERJİ KANUNU ÜLKEMİZİN YÜZ ÖLÇÜMÜNÜN YALNIZCA % 6’SINI OLUŞTURAN KORUNAN ALANLARI TEHDİT EDİYOR VE DOĞA KORUMA-ENERJİ KONUSUNDA BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ YARATIYOR.
SU KITLIĞI YAŞANAN ÜLKELERDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN SU MİKTARI 1000 M3 .
TÜRKİYE’DE BU RAKAM 1519 M3!
Ancak, ülkemizde korunan alanlar enerji yatırımlarının baskısı altındadır.
Türkiye’nin enerji vizyonu, güneş ve rüzgâr enerjisinden önce, linyit kaynakları ve hidrolik enerjinin maksimum düzeyde kullanılması yönündedir.
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda yapılan 29.12.2010 tarihli değişiklik ile kabul edilen 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 5. maddesinde yapılan düzenleme, doğal değerlere zarar verebilecek unsurlar içermektedir. Kanun; yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek adına özel
hukuksal düzenlemeler ve uluslararası sözleşmelerle korunması taahhüt edilmiş alanlarda da yenilenebilir enerji yatırımlarına izin vermektedir.
Yenilenebilir Enerji Kanunu, bu haliyle ülkemizin yüz ölçümünün yalnızca % 6’sını oluşturan korunan alanları tehdit etmektedir.
Yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adımken, söz konusu Kanun’un korunan alanlarımızı yatırıma açması büyük çelişki doğurmaktadır.
WWF Türkiye